19 Ara 2007

Kurandan Dualar


"Ey Rabbimiz Bizi sana teslim olanlardan kil neslimizden de sana teslim olan bir ummet cikar, bize ibadet yerlerimizi goster, tovbemizi kabul et zira tovbeleri kabul eden, cok merhametli olan ancak sensin."
( Bakara- 28 )

"Ey Rabbimiz, Bize dunyada bir iyilik, ahirette bir iyilik ver. Bizi ates azabindan koru."
( Bakara- 201 )

"Ey Rabbimiz Unutursak veya hataya dusersek bizi hesaba cekme(yarliga) .
Ey Rabbimiz Bizden oncekilere yukledigin gibi bize de agir bir yuk yukleme."
( Bakara- 285 )

"Rabbimiz Bizim gucumuzun yetmedigi islerden bizi sorumlu tutma, bizi affet, bizi bagisla, bize aci. Cunku sen mevlamizsin. Kafir kavimlere karsi bize yardim et."
( Bakara- 286 )

"Rabbimiz Bizi dogru yola ilettikten sonra kalplerimizi egriltme. Bize tarafindan rahmet bagisla. Eminiz ki, lutfu en bol olan sensin."
(Ali Imran- 8)

"Rabbimiz Gelmesinde suphe edilmeyen bir gunde insanlari mutlaka toplayacak olan Sen'sin. Allah asla sozunden donmez."
( Ali Imran -9 )

"Ey Rabbimiz Iman ettik, oyleyse bizim gunahlarimizi bagisla, bizi ates azabindan koru."
( Ali Imran -l6 )

"Rabbimiz Indirdigine inandik ve Peygamber'e uyduk Simdi bizi (birligini ve peygamberlerini tasdik eden)sahitlerden yaz."
( Ali Imran- 53 )

"Ey Rabbimiz Gunahlarimizi ve isimizdeki taskinligimizi bagisla, ayaklarimizi (yo1undan) kaydima, kafirler topluluguna karsi bizi muzaffer kil."
( A1i Imran-147 )

"Rabbimiz Sen bunu bosuna yaratmadin. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabindan koru."
( Ali Imran -191 )

"Rabbimiz, dogrusu sen, kimi cehenneme koyarsan artik rusva etmissindir. Zalimlerin hic yardimcilari yoktur."
( Ali Imran- 192 )

"Ey Rabbimiz, Gercek su ki biz, "Rabbinize iman edin" diye seslenen bir davetciyi (Peygamberi, Kur'ani) isittik. Artik gunahlarimizi bagisla, kotuluklerimizi ort, ruhumuzu iyilerle beraber al, ey Rabbimiz."
( Ali- Imran- 193 )

"Rabbimiz' bize peygamberlerin vasitasiyla vaat ettiklerini de ikram et ve kiyamet gununde bizi perisan etme: Suphesiz sen vaadinden caymazsin."
( Ali- Imran -194 )

"Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eger bizi bagislamaz ve bize acimazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz."
( Araf- 23 )

"Lutfedip hidayetiyle bizi buna(bu nimete) kavusturan Allah'a hamdolsun, Allah bizi dogru yola iletmeseydi kendiligimizden dogru yolu bulacak degildik. Andolsun ki, Rabbimizin elcileri gercegi getirmislerdir. "
( Araf- 43 )

"Ey Rabbimiz! Bizi zalimler toplulugu ile beraber bulundurma!"
( Araf- 47 )

"Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasinda adaletle hukmet. Cunku sen hukmedenlerin en hayirlisisin. "
( Araf- 89 )

"Rabbimiz ustumuze sabir yagdir ve bizi musluman olarak oldur."
( Araf- l26 )

"Allah'a dayandik. Ey Rabbimiz, bizi. O zalimler topluluguna bir fitne (konusu) yapma. Ve bizi rahmetinle 0 kafirler toplulugundan kurtar."
( Yunus 85-86 )

"Ey Rabbim beni ve soyumdan gelenleri namazi devamli kilanlar eyle. Ey Rabbimiz duami kabul et!
( Ibrahim-40 )

"Ey Rabbimiz (amellerin) hesap olunacagi gun beni ana-babami ve mu'minleri bagisla."
( Ibrahim- 4l )

"Rabbimiz, Bize tarafindan rahmet ver ve bize, su durumumuzdan kurtulacak yolu hazirla."
( Kehf- 10 )

"Rabbimiz, Biz iman ettik, oyleyse bize aci. Sen merhametlilerin en iyisisin."
( Mu'minun 109 )

"Rabbimiz, Cehennem azabini uzerimizden sav. Dogrusu onun azabi gelip gecici bir sey degildir."
( Furkan- 65 )

"0rasi cidden ne kotu bir ugrak, ne kotu bir konaktir."
( Furkan- 66 )

"Rabbimiz bize gozumuzu aydinlatacak esler ve zurriyetler bagisla ve bizi takva sahiplerine onder kil."
( Furkan-74 )

"Bizden tasayi gideren Allah'a hamdolsun. Dogrusu Rabbimiz cok bagislayan, cok nimet verendir."
( Fatir- 54 )

"Rabbimiz bizi ve iman ile daha once bizi gecmis din kardeslerimizi bagisla, kalplerimizde, iman edenlere karsi hic bir km birakma. Rabbimiz, Suphesiz ki sen cok sefkatli, cok merhametlisin. "
( Hasr- 10 )

"Rabbimiz, Sana dayandik, sana yoneldik. Donus sanadir."
( Mumtehine-4 )

"Rabbimiz, Bizi inkar edenler icin bir fitne kilma bizi bagisla, Ey Rabbimiz, yegane galip ve hikmet sahibi ancak sensin."
( Mumtehine-5 )

"Ey Rabbimiz, Nurumuzu tamamla, bizi bagisla, cunku sen her seye kadirsin."
( Tahrim- 8 )

"Basima bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin. "
( Enbiya- 83 )

"Senden baska hic bir tanri yoktur. Seni tenzih ederim. Gercekten ben (nefsine zulmeden) za1im1erden oldum."
( Enbiya- 87 )

"Rabbim beni yalniz birakma. Sen varislerin en hayirlisisin. (Her sey sonunda senindir.)
( Enbiya- 89 )

"Rabbim bagisla ve merhamet et. Sen merhametlilerin en iyisisin."
( Mu'minun- 118 )

"Bizi zalimler toplulugundan kurtaran Allah'a hamdolsun."
( Mu'minun- 28 )

"Rabbim beni yalanlamalarina karsilik bana yardimci ol."
( Mu'minun- 38 )

"Ey Rabbim, beni ve kardesimi bagisla, bizi merhametine kabul et. Zira sen merhametlilerin en merhametlisisin. "
( Araf- 151 )

"Rabbim, kucuklugumde onlar beni nasil yetistirmislerse, sen de onlari esirge."
( Isra-24 )

"Rabbim girecegim yere durustlukle girmemi sagla cikacagim yerden de durustlukle cikmami sagla. Bana, tarafindan hakkiyla yardim edici bir kuvvet ver."
( Isra- 80 )

"Allah bana yeter. Ondan baska tanri yoktur. Ben sadece O'na (guvenip)dayanirim. Cunku 0 buyuk arsin sahibidir."
( Tevbe- 129 )

"Rabbim, bana tarafindan hayirli bir nesil bagisla Inaniyorum ki sen, duayi hakkiyla isitensin."
( Ali-Imran- 38 )

"Rabbim, Ruhuma genislik ver."

"Isimi bana kolaylastir. "

"Dilimin bagini coz. Ki sozumu anlasinlar"
( Taha- 25-26-27- 28 )

"Rabbim, benim ilmimi artir."
( Taha- 114 )

"Rabbim, Bana hikmet ver ve beni iyiler (zumresi ne ) kat."
( Suara- 83 )

"Bizi mu'min kullarinin bircogundan ustun kilan Allah'a hamdolsun."
( Neml- 15 )

"Ey Rabbim, Bana ve ana-babama verdigin nimet sukretmemi ve hosnut alacagin iyi is yapmami gonlume getir. Rahmetinle, beni iyi kullarin arasina kat."
( Neml- 19 )

"Rabbim, dogrusu kendime zulmettim. Beni bagisla."
( Kasas- 16 )

"Rabbim beni zalimler guruhundan kurtar."
( Kasas- 2l )

"Rabbim, Dogrusu bana indirecegin her hayra muhtacim."
( Kasas- 24 )

"Rabbim, Su fesatcilar guruhuna karsi bana yardim et."
( Ankebut- 30 )

"Rabim, Bana ve anne babama verdigin nimete sukretmemi ve razi olacagin yararli is yapmami temin et. Benim icin de zurriyetim icin de iyiligi devam ettir. Ben sana dondum. Ve elbette ki ben muslumanlardanim. "
( Ahkaf- 15 )

"Rabbim, yeryuzunde kafirlerden hic kimseyi birakma"
( Nuh- 26 )

"Rabbim, Beni, ana-babami, iman etmis olarak evime girenleri, iman sahibi erkekleri ve kadinlari bagisla, zalimlerinde ancak helakini artir."
( Nuh- 28 )


AMİİİN

Bir namazın seyri


Kiyaminla kiyametini baslatiyorsun. Kalk ayaga. Kibleye yonel. Tekbir getir. "Allahuekber. ." Ayagina takilan, yolunu kesen, emellerini yok eden, hayallerini engelleyen ne varsa, hepsinden daha buyuktur O. Ayagina takilani kaldiracak inceligi, emellerini gerceklestirecek sefkati, seni hayallerine eristirecek gucu O'nun buyuklugunde bulacaksin. Bunu bilerek, teslim ol Rabbine, kaygilarini ve korkularini rahmetinin kucagina birak usulca. Kaldir ellerini ve bir gun nasilsa huzurunda hareketsiz kalacak bu bedeni, butun hucreleriyle O'na teslim et. Ayaga kalk ve "buradayim ey Rabbim" de. "Evinden kacan kulun, yuvadan ucan kolen yine Sana geldi. Buradayim! Geldim! Huzurundayim!"

* * *
Elini baglamakla kotulukten cekiliyorsun. Dunya telasinin nabizlarini ne kadar da kuvvetli aliyorsun. Oyle bir ruya ki dunya, icinde uykunu da uyanikligini da kaybetmissin, uyanmaktan korkuyorsun. Ruyasinda gordugu ruyayi anlatan adam gibi, kendini uyanik sandigin yerde uykunun en derin yerindesin. Kendini burada kalmaya razi etmissin, simdiye razi olmussun. Otesine gonlun de gozun de kapali. Iste simdi, dunya telasini ellerinle geriye atip tekbir getiriyorsun. Buyuk bildiklerinden de buyuk olanin huzurunda kaygilarini kucultuyorsun, telaslarini durultuyorsun, korkularini dagitiyorsun. Sag elini sol elinin uzerine koyup serden el cekip hayra uzaniyorsun, yokluktan yuz cevirip varligin kalbine akiyorsun. Varligin gogsunde ciliz bir nefes kadar hafifliyor, sadelesiyorsun. "Subhaneke" fisiltisinda, sonsuz gurultuler ortasinda, bitmez telaslar arasinda, meyvesiz kosturmalar sonrasinda Seni isiten, en ince sizilarina, en gizli arzularina kulak veren Rabbinle tanisiyorsun.

* * *
Egilmekle dogrultuyorsun kendini. Rukularinda koca bir dunyanin yukunu atiyorsun omuzlarindan. Azim olan Rabbinin huzurunda egilip baskalarina izzetini ilan ediyorsun. "Subhane Rabbiye'l-Azim." Bedenin egiliyor; ruhun dogruluyor. Basin alcaliyor; kalbin duruluyor. Yuzun yere donuyor; alnina rahmet dokunuyor. Yalnizlasiyorsun rukûda; telaslarda unuttugun, dunya colunde kaybettigin kendini yeniden buluyorsun. Tutup dizlerinden kendini kendine dogru cekiyorsun. Kendine gelmek icin kendinden geciyorsun.
Oturmakla hayatin kalbinde yer tutuyorsun. Tahiyyata otur simdi ve gozlerini ellerine kilitle. Diri olan her seyin selamini soylerken dirileri diriltene, oluleri diriltene don, ellerini eline vereni bil. Ellerinin ne kadar da kucuk kaldigini hatirla hirslarin karsisinda. Elinde kalanlarin seni avutamayacagini anla. Sahiplendiklerinin hepsi avuclarinin icinde ama avucun bos olacak bir gun. Biriktirdiklerinin hepsi simdi yaninda ama avucun bosalacak bir gunun aksaminda.

* * *

Secde ederek basini goge agdiriyorsun. Yuzunu topraga sur simdi. Evine don. Silana kos. "Subhane Rabbiye'l-A'la." Basini yere koyarak sifirla kendini. Rabbine de ki: "Sen varsin. Sen a'lasin. Eksiklikten uzaksin, noksanliktan muallasin, kusurdan mukaddessin. Kusur bende. Benden yana eksiklik. Bende sakli acizlik. Bende bekler fakirlik. Yalniz Sana muhtac olma zenginligimdir secdem. Yalniz Sana kul olma serefimdir secdem." Secdeler ruhunun saltanatidir. Varligini huzurunda hicledigin andir secden. Rabbinin sahdamari yakinligindan kalbine yakinliklar emdigin yerdir secde. Ruhunun mustular buldugu demdir. Miracinin 'kab-i kavseyn'idir secde. Seni beni aradan cikardigin yerdir secde. De ki: "Dedigini yapiyorum, secde edip yaklasiyorum. Sana yaklasiyorum. Tum uzakliklari uzaklara birakiyorum. Tum aldanislari tuzaklarda birakiyorum."

* * *
De ki: "Yuzumde secdelerimin izini birak ey Rabbim. Alnima rahmetinin nefhasini birak ey Rabbim. Kalbime En Sevgili'nin askini birak ey Rabbim. Secdemden dirilt beni. Secdemde oldur beni. Secdemde durult beni. Secdemde dogrult beni."

* * *
Tenini kalbine bitistiriyor her namaz. Ve sabah gelince yeniden, tenine dokunur otelerin hulyasi. Gogsune deger bin Isa nefhasi. Yusuf kokulu gomlekler sarilir tenine. Musa gibi ellerini gogsunden cikarirsin. Uzakta bir ates gormussun gibi kivilcimlanir gokler. Yeniden dirilir gibisin. Unuttugunu da unuttugunu hatirlarsin yastiginin kuytusunda. Ruyalardan donersin. Yeniden yuklenirsin hicranlari. Biriktirmeye baslarsin yeniden. Cogaltmaya ayarlarsin kendini yine. Lakin, hala yirtiktir hayatin cepleri. Ayaklarinin ucuna dokuluyor zamanin parcalari. Bir secdenin pinarinda sonduruyorsun kalbinin yanginlarini.

SENAİ DEMİRCİ

Namazin, 5 Vakte Tahsis Edilmesinin Hikmeti


Insan bir hulasa(oz).. .

Fatiha hulasa...

Namaz hulasa..

Namazdan sonraki tesbihler de bir hulasa...

Bir "gun" de, zaman itibariyle,butun zamanlarin bir hulasasidir .

Insan, namaz vakitlerinde, kainatin, dunyanin ve kendisinin omurlerini, bir gunluk sayfada okur, bir gunluk perdede seyreder, tefekkur eder.

Kainat yaratildigi gibi, insan da yaratilmistir.

Dunyada mevsimler oldugu gibi, insaninda omrunde mevsimler vardir.

Insanin bir gencligi, bir ihtiyarligi oldugu gibi,dunyaninda gencligi ve ihtiyarligi vardir.

Insan nasil ki baska bir aleme gececek, dunya da, kainatla beraber baska bir aleme gececektir.

5 vakit namazin kilindigi vakitlere dikkat edersek, bu hakikatlere isaretler oldugunu farkederiz.

Bizim gunubirlik musahede ettigimiz degisimler, kulli, kapsamli degisimleri, kainat capindaki degisimleri ihtar eder.

Kainatin bir omru vardir.

Dunyanin bir omru var,

insanin da bir omru vardir.

Bu bes vakitte, bu 3 omur zamanlarindaki buyuk degisimlere isaret vardir.

Evet...namaz vakitlerinde insan, kainatin, dunyanin ve kendisinin omrunu, birgunluk sayfada okur, birgunluk perdede seyreder, tefekkur eder.

Dunyanin omrune gore:

Sabah namazi : Ilkbahara..

Ogle : Yaz mevsimine...

Ikindi : Guz mevsimine...

Aksam : Guz mevsimi sonunda pek cok mahlukatin vefatina, kis uykusununa cekilip,
gozden kayboluslarina. ..

Yatsi : Kisin, beyaz kefeniyle yeryuzunu ortmesine...

Gece vakti : Kis sonuna

Ikinci sabah : Kistan sonra yeni gelen bahara isaret eder...

Insanin omrune gore:

Sabah vakti : Anne rahmine dustugu zamana..

Ogle : Genclik kemaline...

Ikindi vakti : Ihtiyarliga ..

Aksam vakti : Vefatina...

Yatsi: : Geride hatirlanan seylerinin de unutuldugu zamana..

Gece vakti : Kabir alemine

Ikinci sabah : Kabirden kalkisina isaret ediyor.

Alemin omrune gore:

Sabah : Semavat ve arzin yaratilmasindan, birinci gunune..

Ogle : Insanin yaratilip da, dunyaya gonderildigi zamana...

Ikindi : Asr-i saadetin yasandigi devre..

Aksam : Kiyametin kopmasi zamanina...

Yatsi : Bu alemin artik butun butun kapanmasina. ..

Gece vakti : Berzah alemine...

Ikinci sabah : Hasir sabahina isaret ediyor.

Iste bu vakitlerde, insan kendi omrunu musahede ettigi gibi, dunyanin ve kainatin omurlerini de hatirlar. Ve bu vakitlerde Kadir'i Zu'l-Celal'in azametli tasarrufunu, islerini, kainati halden hale cevirmesini, ve kudret mucizelerini, bunlarla beraber, her degisimle lutfedilen nimetleri hatirlar.

"Demek, vazife-i fitrat(yaratilis vazifesi) ve esas-i ubudiyet(kullugun esasi) ve kat'i borc(kesinlikle borc) olan namaz, su vakitlerde layiktir ve enseptir(uygundur) ."

Risale-i Nur Kulliyati / Dokuzuncu Soz

İnsan

Acaba insan olarak bizler hangi vasfımızla övünebilir ve diğer varlıklardan üstün olduğumuzu iddia edebiliriz? Konuşmak, gülmek, eğlenmek, tabiata hakim olmak veya iki ayak üzerinde yürümekle mi? Evet, bunlar insanoğluna has özellikler ama insan olmanın üstünlük ve şerefi bunlarda değil. Üstünlük ve şeref, düşünüp ibret almada ve ebedî hayat için hazırlanmada. ..
Şu uçsuz bucaksız kainat ve içindeki sayısız varlık boş yere, oyun ve eğlence için yaratılmış olabilir mi? Gerçekten de üzerine basıp geçtiğimiz ufacık bir böceğin bile bir varoluş sebebi olduğunu, bir görev için yeryüzünde bulunduğunu bugünkü bilim de teyit ediyor. O halde insanın da var oluş gayesinin yanı sıra bir varlık tanımı olmalı. Bu tanımı en doğru ve en iyi şekilde onu yaratanın yapacağı açık. Peki Allahu Tealâ, insanı diğer varlıklar arasında nasıl tanımlıyor? İnsan kimdir, insanlık nedir?
"Gözleri Vardır, Görmezler"
Yüce Yaratıcı insanı, düşünüp ibret alan, varlıkların hakikatını, olayların iç yüzünü okuyan, Kur'an ve kainat diliyle yapılan ilâhî çağrıyı duyan akıllı varlık olarak tanıtıyor. Bunlar bulunmayınca insanlıktan bahsedilmeyeceğ ini belirtiyor. Cenab-ı Hakk'ın kınadığı şu gruba girmekten korkmalıyız:
"Onların kalbleri vardır, onlarla gerçeği anlamazlar. Gözleri vardır, hakikatı görmezler. Kulakları vardır, hak çağrıyı duymazlar. İşte bu kimseler hayvanlar gibidir; hatta onlardan daha da şaşkındır. Onlar gerçekten gafil kimselerdir. " (A'raf/179)
Gaflet, kalbin günahla kirlenmesi ile oluşan manevî körlüktür. Gafil, gördüklerinden ve işittiklerinden bir şey anlamayan kimsedir. Asıl körlük, baş gözünün varlıkları görmeyişi değil, kalbin niçin var olduğunu farketmeyişidir. Şu halde, insanı hayvanlardan ayıran en önemli özellik, düşünüp ibret almasıdır.

İbret İçin Diri Kalp Gerek
Düşünmek aklın, ibret almak kalbin işidir. Doğru düşünemeyenin aklı, ibret alamayanın kalbi hastadır. Manevî kalp hastalığının tek sebebi ise imansızlık ve isyandır. Allah Rasulü ( A.S.) kalbin nasıl hasta olduğunu ve manen ne şekilde köreldiğini şöyle belirtir: "Kul bir günah işlediği zaman kalbine siyah bir nokta konur. Eğer kul günahtan vazgeçer, istiğfar ve tevbe ederse kalbi temizlenir, parlar. Eğer günah işlemeye devam ederse günahlar kalbini tamamen sarar. Bu durum ayette belirtilen (Mutaffifin/ 14) kalbin örtülmesidir." (Tirmizî, Nesaî, Ahmed)
Kur'an ve kainattan ibret almak için kalbin diri, gönlün uyanık, aklın nurlu olması gerekir. Kalbi manen ölü kimseye Peygamber seslense duymaz, Cebrail davet etse uymaz. Tıpkı Ebu Cehil ve benzerleri gibi...
Bugünkü insanlar belki çok şeyi düşünüyorlar, fakat bir şeyi çok az gündeme alıyor veya hiç düşünmüyorlar: Neyi, nasıl, niçin düşüneceğini düşünmek...
Eğer, bize verilen akıl ve kalp cevherini nefsimizin meyline göre değil de, onları bize bahşeden Rabbimiz'in muradına göre kullanabilseydik, yani tefekkür edebilseydik, gerçek iman ve irfan sahibi olurduk. Cehaletimiz giderdi, gafletten kurtulurduk. Bir müminin olması gerektiği gibi dengeli olur, kimseye haksızlık etmezdik. Fani olan ile baki olanı tanırdık. Dünyada bir yolcu olduğumuzu anlardık. Kendimizi tanır, haddimizi bilirdik. Kibirle, hasetle yanmaz, başkalarını Allah için sevmesini bilirdik; sevgi cennetine girerdik.
Eğer düşünüp ibret alsaydık, gerçekleri anlardık. İbret alamadığımız için gönlümüz öldü, gözlerimiz kurudu. Gülmemiz gereksiz, susmamız hikmetsiz, konuşmamız sebepsiz oldu. İnsan olmanın tadına varamadık. Çünkü biz, hep midemizi dert edindik, biraz olsun kalbimize dönüp bakmadık.

Artık ne için var edildiysek o gaye için, Yaratıcımız bizi nasıl tanımladıysa o tanıma uygun olabilmek için tefekkür etmemiz, düşünüp ibret almamız gerekiyor. Hem kendimizde bulunan enfüsî ibretleri, hem de zerre zerre bütün kainatı dolduran afakî ibretleri görmemiz gerekiyor. Bunu da yapmazsak adımız insan olsa bile ne fark eder ki?
Muhammed Emin Gül
Semerkand Dergisi

3 Ara 2007

Dua ve ibadet iştiyakı


Soru: Sahabe mesleği denilen yolda bulunanlar genellikle mânevî terakkîlerinden haberdar olmuyorlar. Ancak bazıları zamanla ibadet ü tâate fevkalâde bir iştiyak duyuyorlar. Âdeta kendilerini ibadete, tesbihata, evrâd ü ezkâra sevk eden, zorlayan bir şey oluyor. Bunun izahı nedir?

Cevap: O hal, devamlı ibadet eden bir insanda, ibadetin zamanla fıtratın bir yanı haline gelmesinden dolayı olabileceği gibi, Cenâb-ı Hakk’ın bilemediğimiz bir sırla ibadet ü tâate iştiyak (arzu) uyarması şeklinde de olabilir. Her iki durumda da bu iştiyak Allah’ın bir lütfudur. İbadet etmek bir lütuf; ibadete karşı içte hissedilen arzu ve alâka da o lütfun üzerine ayrı bir lütuftur. Cenâb-ı Allah bazen bir kula bu duyguyu lûtfeder; o da ibabetleri tabiî ihtiyaçları, âdetleri gibi görür. Bu, o insanın iyi ve güzel hallerinin iştiyaka dönüşmesi demektir. Bu iştiyakla, “Ne kadar yapsam az” der.

Ne kadar ibadet yaparsa yapsın, ne kadar evrâd u ezkârda bulunursa bulunsun “Senin zatını senâ ettiğin (övdüğün, methettiğin) ölçüde seni senâ etmeye gücüm yetmez. ” felsefesine bağlı vazifesini edâ edemediği, iyi bir kul olamadığı gibi bir duygu içinde varsa, yani yaptığı her şeyi azımsıyorsa bu kişi Allah’ın epey bir lütfuna mazhar demektir. Mesela, günde bin tane salât u selâm okur da sonunda der ki; “Ya Resûlallah! Senin kadr u kıymetine göre salât ü selâm okuyamadım” İnsan, günde bin defa, mesela Peygamber Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) Mekke’nin fethi sırasında söylediği, “Allahü ekberu kebîrâ, velhamdülillahi kesîrâ ve sübhanallahi bükraten ve asîla. Lâ ilâhe illallahü vahdeh. Eazze cündeh. Ve nasara abdeh. Ve hezeme’l ahzâbe vahdeh. Lâ şerîke leh” (Allah en büyüktür, ona çokça hamdolsun, sabah akşam Allah’ı noksanlıklardan tenzih ederim. Allah’tan başka ilâh yoktur, sadece o vardır. Ordusunu aziz etti. Kuluna yardım etti. Düşmanlarını tek başına mağlup etti. O yegâne ilâhtır, onun ortağı yoktur.) sözlerini tekrar ediyorsa; sonunda da “Bu olmadı. Rabb’im karşısında bununla yetinmem çok küçük kalır, çok ayıp olur. Lâ uhsî senâen aleyk, ente kemâ esneyte alâ nefsike” diye gönlünden geçirebiliyorsa bu bir mazhariyettir.

Yaptığı ile iktifa eden mü’mindir, inanıyordur, ibadet ü tâatındadır; ama bu ölçüde mazhariyete ulaşamamış demektir. Yani, günde bin rek’at namaz kılsa da “Hayır, Rabb’ime karşı borcumu kat’iyen ödeyemedim” demek “Ona karşı şükran borcumu edâ edemedim” mülâhazasına girmek mevhibe üstü bir mevhibedir. Onun için mükemmelini anlatma sadedinde hadis olarak da rivayet edilir: “Mâ arafnâke hakka mârifetike ya Ma’rûf” (Ey bütün mahlûkat tarafından bilinen Rabb’im, seni bilinmesi gereken ölçüde bilip tanıyamadık!), “Mâ abednâke hakka ibadetike ya Ma’bûd” (Ey yalnızca kendisine ibadet edilen Allah’ım, sana hakkıyla kulluk edemedik!), “Mâ şekernâke hakka şükrike ya Meşkûr” (Ey her dilde meşkûr olan Rabb’im, sana gereğince şükredemedik!), “Ma zekernâke hakka zikrike ya Mezkûr” (Ey yerde ve gökte her varlık tarafından adı anılan Allah’ım, şanına lâyık zikri yapamadık) sözleri, vicdanın kriterlerine ve kadirşinaslığına göre “Tam edâ edemedik” şuurunu anlatır.

İmanın kalbte sebat bulması çok önemli olduğu için, ben dua ederken mütemâdiyen (sürekli olarak) “Allahümme yâ mukallibe’l-kulûb, sebbit kulûbenâ alâ dînik” (Ey kalbleri evirip çeviren Allah’ım! Kalblerimizi dininde sabitleyip perçinle) diyorum. Gerçi Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bunu genelde nefs-i mütekellim (birinci tekil şahıs) sigası ile demiş: “Allahümme ya mukallibe’l-kulûb, sebbit kalbî ala dînike” Bir yerde “kulûbenâ” şekli gözüme ilişmişti; ama meşhur olan ikinci söylediğim şeklidir. Başka bir duada da, “Allahümme ya musarrife’l-kulûb, sarrif kulûbenâ ila tâatik” (Ey kalbleri evirip çeviren, kalblerimizi ibadet ü tâat sevdasına çevir!) diyorum. Buna ilaveler yapabilirsiniz: “İla mâ tuhibbü ve terdâ. Lâsiyyema ilel ihlâs” (Kalblerimizi sevip razı olduğun işlere, hususiyle de ihlâsa yönelt) diyebilirsiniz. “İle’l-îmâni’l-kâmil ve’l-yakîni’l-etemkamil” (İman ve mükemmel yakîne yönelt) diyebilirsiniz. “İle’l-hilmi ve’l-enât” (Yumuşak huyluluk ve düşünerek, temkinli davranmaya yönelt) diyebilirsiniz. Bunlar istenir Allah’tan. Fiille de ısrar edilirse, Cenâb-ı Hak her şeye rağmen, cismaniyete ve bedene rağmen ibadete aşk u iştiyak verir. O hale gelir ki insan, santim eksik yapsa çok ıstırap duyar ve yaptığı her şeyi az görür, küçük kabul eder.

Evet, elinden geldiğince ona karşı kulluğunu ifade edeceksin; ama sonunda “Diyemedim…” diyeceksin; “Söyleyemedim, edemedim, yapamadım… Nerede Rabb’imin sonsuz lütufları, nerede ona tam şükürle mukabele!” Bize, bunları söyleme, bu istikametteki istekleri ortaya koyma düşer.

alıntı> hikmet.net